Notalar ve Yolculuk
İş Sanat’ta 23. sezon yolculuğumuzun dördüncü durağı olan Tiflis Senfoni Orkestrası konserinde hayatımda bir ilk gerçekleşti: Uzun zamandır yolumu düşürmek istediğim bir kentin kendisiyle tanışmadan önce, orkestrası ile tanıştım. Bir kentle gerçek anlamda tanışmadan önce müziğini tanımak, anlamak gerektiğini düşünen, yola çıkmadan aylar öncesinden çalma listelerini hazırlayan, seslerini, tınılarını öğrenmeye çalışan biri olduğum düşünülürse, belki de her şey olması gerektiği gibiydi. Yolculuğumun ilk adımlarını yine notalar belirleyecekti. Tiflis Senfoni Orkestrası, “Gürcistan’ın Karajan”ı olarak da bilinen, dünya çapında tanınan ve saygı gören müzik insanı, şef Jansug Kakhidze’nin kurduğu, Tiflis’i klasik müzik sahnesinde büyük bir başarıyla temsil eden bir orkestra. Jansug Kakhidze orkestranın Tiflis’teki evi kabul edilen Kakhidze Müzik Merkezi’ni de kurmuş, geliştirmiş, ölümüyle birlikte ise batonunu ve mirasını oğlu Vakhtang Kakhidze devralmış. 7 Aralık akşamı İş Sanat sahnesinde gerçekleşen konserde orkestrayı yöneten isim de elbette Vakhtang Kakhidze’den başkası değildi. Gecenin solisti ise hem ismiyle hem müziğiyle geceye kendi sihrini katacağından emin olduğumuz bir virtüöz, klasik müzik dünyasının ona yakıştırdığı isimle “Sihirli Flüt” Şefika Kutluer’di. Birinci bölümünde Wolfgang Amadeus Mozart’ın 23. Senfonisi ve Re Majör Flüt Konçertosu’na, ikinci bölümü ise Antonín Dvořák’ın 9. Senfonisine yer verilen program, Vakhtang Kakhidze yönetimindeki Tiflis Senfoni Orkestrası’nın Mozart’ın 23 Numaralı Re Majör Senfonisi yorumu ile açıldı. Mozart’ın ilk dönem çalışmalarından biri olan ve İtalyan uvertürlerinin tüm teatral dinamiklerini taşıyan senfoni, Tiflis Senfoni Orkestrası yorumu ile her an kırmızı perdelerin ardından beliren dekorlarla bir opera izlemeye başlayacakmışız hissiyatıyla kulaklarımıza ve hayal gücümüze süzüldü. Bu operatik girişin ardından sahne alan Şefika Kutluer, Mozart’ın iki numaralı Re Majör Flüt Konçertosu’nu yorumlamak üzere karşımızdaydı. Mozart’ın flüt repertuarına harikulade bir armağanı, flüt virtüözlerinin gözdesi olan Re Majör Flüt Konçertosu, tüm teknik zorluklarına rağmen Şefika Kutluer’in yorumununda yerçekiminden kurtulmuşcasına neşeli bir ‘Mozartvari’ etkiye ve rahatlığa büründü. Nadir bir kuşun şarkı söyleyişini anımsatan yorumu dinlerken Mozart’ın üç sene boyunca evinde baktığı ve şarkı söyleyecek şekilde eğittiğine inanılan sığırcık kuşunu düşlemeden edemedim. Solistik virtüözite gerektiren pasajlar Şefika Kutluer’in icrasıyla bir kuşun kanat çırpışındaki doğallıkta akıp gitti. 3 bölümden oluşan konçerto göz açıp kapayıncaya kadar geçtiyse de İş Sanat seyircisi Şefika Kutluer’i bu kadar çabuk bırakmadı. Alkışlarla bis için yeniden sahne alan Şefika Kutluer, Pierre Agricola Genin’in Carnival of Venice yorumuyla bize veda etti. İkinci bölümde sahne Antonín Dvořák ve Tiflis Senfoni Orkestrası’nındı. Çellolar ve flütlerin gizemli, ağır melodileriyle başlayan senfoni bizi İş Kuleleri konser salonundan alıp zamanda ve mekânda, bambaşka bir yolculuğa çıkardı. Dvořák, 9. senfonisini Amerika’nın bir zamanlar kendi müziğini arayacak kadar çiçeği burnundan olduğu bir dönemde (1883) Amerika’da klasik müziğin ilk vizyoner girişimcilerinden biri olan, New York Ulusal Müzik Konservatuarı’nın kurucusu Jeannette Thurber’in isteği üzerine bestelemiş. Thurber’in “reddedilemeyecek teklifi” ile davet edildiği New York’a 11 günlük bir gemi yolculuğun ardından ayak basmış. Yalnızca Afrika kökenli Amerikalıların ve Kızılderililerin ezgilerini değil, dünyanın dört bir yanından farklı müzik geleneklerine uzanan zenginlikte “From the New World / Yeni Dünyadan” senfonisiyle hem Amerika’ya hem de klasik müzik repertuarına ölümsüz bir eser armağan etmiş. 1883’te bestelenmiş olmasına rağmen hala o kadar bilinen ve sevilen bir eser ki, yanımda oturan iki genç dinleyicinin ufak ufak mırıldanmalarla senfoniye zaman zaman eşlik etmesi içimde rahatsızlık değil, tatlı bir sevinç yarattı. Orkestra şefi Vakhtang Kakhidze eseri notalara ihtiyaç duymadan, sevdiğim İngilizce tabiriyle “by heart” yönetti, 1993 yılından beri yönettiği orkestra ile iletişiminin gücünü gece boyunca hissettirdi. Kökenleri yüzlerce yıl öncesine dayanan polifonik (çoksesli) vokal geleneği başta olmak üzere Gürcistan son derece köklü ve zengin bir müzik kültürüne sahip. Bu zengin müzikal kültürün merkezinde yetişen maestro Kakhidze ve Tiflis Senfoni Orkestrası müzisyenleri, Dvořák’ın 1883’te New York’ta vatanını özleyen bir Çek besteci olarak yazdığı 9. senfoniyi belki de en az onun kadar iyi anlıyorlardı. Bu konserle birlikte artık Tiflis Senfoni Orkestrası’yla tanıştığıma göre, bana da Tiflis yolculuğum için gün saymaya başlamak ve o güne dek Gürcistan müzisyenleri ve müziğine kulak vermeye devam etmek kaldı. Meraklısı için bir de not; iki sezondur İş Sanat’ta gerçekleşen tüm konserlerde olduğu gibi bu konser de kaçıranlar ve merak edenler için İş Sanat YouTube kanalında.