Dahi çocuğun müziğini en iyilerden dinlemek
İş Sanat’ın 24. sezonunda 7 Şubat’taki randevumuz, biz kalbi klasik müzikle çarpan İş Sanat dinleyicileri için çok özel bir geceye ayrılmıştı. Performanslarıyla Viyana klasik müzik geleneğini yaşatmaya devam eden dünyaca ünlü Wiener Concert-Verein ile “mucize kemancı” olarak nitelendirilen Timothy Chooi sahnedelerdi.
37 yıllık geçmişinde dört kez Ernst von Siemens Müzik Ödülü’ne layık görülen Wiener Concert-Verein, başkemancı Franz Michael Fischer’in liderliğinde dünyanın dört bir yanında başarılı performanslara imza atan prestijli topluluklardan biri. Viyana klasik müzik geleneğini yaşatmaya devam eden topluluğun aynı zamanda Avusturyalı çağdaş bestecilerin eserlerini dünya sahnelerine taşımak gibi bir misyonu da var.
Solo performansıyla gecenin yıldızı olan Timothy Chooi ise 2018 yılında Almanya’da düzenlenen Joseph Joachim Uluslararası Keman Yarışması ve Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen Schadt Keman Yarışması’ndaki birincilik ödülleri başta olmak üzere, kariyerini başarılarla doldurmuş bir isim. 2019 yılında Belçika’da düzenlenen Kraliçe Elisabeth Yarışması’nda aldığı derece ve geçtiğimiz yaz İstanbul’da da sahne alan “Anne-Sophie Mutter ve Mutter Virtuosi” ile gerçekleştirdiği Avrupa turnesi, Avrupa’nın saygın müzisyenleri arasında edindiği yeri daha da güçlendirmiş.
Konserde hem şef hem de solist olarak sahne alan Timothy Chooi ve Wiener Concert-Verein, performanslarına Senfoni No. 51 Re Majör KV 196/121 “La Finta Giardiniera” ile başladı. Mozart’ın henüz on dokuz yaşındayken yazdığı, La Finta Giardiniera operasının uvertürüne dayanan eser, hem Chooi’nin dinamik stiline hem de gecenin açılışına çok yakışan bir seçimdi. İlk iki bölümü uvertüre aitken, son bölümünü Salzburg’da ekleyerek eseri senfoniye dönüştürmüş Mozart’ın dehasını tüm neşesi ve dinamizmiyle bu harika müzisyenlerden dinledik.
Son derece enerjik bir açılışın ardından sırada Mozart’ın genellikle ‘Türk Konçertosu’ olarak bilinen K. 219 numaralı La Majör Keman Konçertosu vardı. Mozart’ın genç yaşına rağmen ulaştığı ustalık düzeyini sergilediği konçerto, hem orkestra hem Chooi tarafından tutku dolu bir yorumla seslendirildi. Konçertonun “Türk” lakabıyla anılmasına neden olan Rondo formundaki final bölümü, eşzamanlı ölçü ve tempo değişikliği, tonun majörden minöre geçmesi gibi sürprizlerin yanı sıra çello ve kontrbasların eseri adeta vurmalı çalgılar gibi “coll’ arco al roverscio” yorumladığı kısımla kalp atışlarımızın kusursuz bir eşlikçisi haline geldi.
Aranın ardından yeniden koltuklarımızı aldıktan sonra ikinci bölümün ilk eseri, Antonín Dvořák imzalı Romans Fa Minör Op. 11 ile büyüleyici bir performansa tanık olduk. Virtüözite gerektiren pasajlar ve romantik melodilerin birleşimi olarak özetlenebilecek eserde Timothy Chooi ve Wiener Concert-Verein, teknik ustalıklarını da duyguları yorumlama yeteneklerini de aynı güçle ortaya koydular. Dvořák’ın üç çocuğunu kaybettiği bir dönemde yazdığı eserin duygusal yoğunluğu, gecenin en kalbe dokunan yorumu olarak hafızalarımızda iz bıraktı.
Gecenin son performansı, yine 18 yaş Mozart’ının eseri Senfoni No. 29 in La Majör KV 201 (186a), yazar Arthur Miller’ın Mozart için söylediği sözü akla getirir nitelikteydi. “Mozart henüz tanımının bile yapılmadığı günlerde mutluluğun ta kendisidir.” (Mozart is happiness before it has gotten defined.) Yeryüzünü kısa bir süreliğine ziyaret etmiş bu ölümsüz dehanın neler yapabildiğini tüm renkleriyle anımsadığımız gece, tüm konseri yüksek bir konsantrasyon ile dinleyen biz dinleyicilerin hatırına iki bis performansıyla noktalandı. Chooi’nin Wiener Concert-Verein ile birlikte müthiş bir uyumla seslendirdiği eserlerin içinden çekip aldığımız tüm güzel şeyler; yaratıcılığın pırıltısı, duyguların zamansızlığı ve müziğin iyiliği, belleğimizin 7 Şubat’a ayrılmış özel köşesinde yerini aldı.